Company News

İstinaf Sisteminin Sorunları ve Çözüm Önerileri

Türk Vergi Yargısında İstinaf Sisteminin Sorunları ve Çözüm Önerileri (E-Yaklaşım)

Yazarlar: Adem ÇIKRIKCI*
Hayrettin KARTAL**

E-Yaklaşım / Mart 2019 / Sayı: 315

I- GİRİŞ

Bilindiği üzere 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Söz konusu Kanun ile 2576 sayılı Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’ nda yapılan değişiklikler ile idari yargıda istinaf sistemine geçilmiş, 2016 yılından bu yana da İdari yargı içinde örgütlenmiş bulunan vergi yargısı düzeninde söz konusu sistem uygulana gelmektedir.

Yargı hizmetlerinde etkinliğin arttırılması ve davaların makul sürede çözülebilmesi için 6545 sayılı kanun ile getirilen değişiklikler sonucunda birçok dava Bölge İdare Mahkemelerinde istinaf yoluyla incelenerek kesinleştirilmektedir. Böylece Danıştay’ın iş yükü önemli ölçüde azalmış içtihat mahkemesi olma özelliği öne çıkmaya başlamıştır.

Makalemizde İstinaf hakkında teorik bir çerçeve çizildikten sonra idare(vergi) hukukumuzda uygulandığı şekliyle istinaf kurumu hakkında bilgiler verilecek son olarak da Uygulamada yaşanan bazı sorunlara değinilip alternatif çözüm önerileri sunulmaya çalışılacaktır.

II- İSİTİNAF HAKKINDA GENEL BİLGİLER

İstinaf Arapça bir kelime olup, burun, önce, uç anlamına gelen enf kökünden türetilmiş olup, bir işe yeniden başlamak anlamına gelmektedir.

Bir davada kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu düşünen tarafa, kararın bir üst mahkeme tarafından incelenmesini mümkün kılan hukuki yol, kanun yolu olarak adlandırılmaktadır.

Kanun yolları farklı şekillerde sınıflandırılmakla birlikte en fazla bilinen ayrım; olağan kanun yolu ile olağanüstü kanun yolu şeklinde yapılan sınıflandırmadır. Bu şekilde sınıflandırılmaya gidilmesinde “kesin hüküm” kıstası kullanılmaktadır. Buradan hareketle kesinleşmemiş ve kesinleşmiş mahkeme kararlarına karşı başvurulmuş olmalarından yola çıkarak kanun yolları, olağan kanun yolları ve olağanüstü kanun yolları olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır.

Henüz kesinleşmemiş olan mahkeme kararlarına yönelik başvurulabilecek kanun yolları olağan kanun yolları denir. Bu bağlamda vergi yargılama sisteminde itiraz, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları kategorisinde yer alır. Kesinleşmiş mahkeme kararlarına yönelik başvurulabilecek kanun yolları ise olağanüstü kanun yolları olarak tanımlanır. Yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz olağanüstü kanun yollarıdır.

İstinaf kanun yolu, ilk derece idari mahkemeler ile temyiz incelemesi arasında, ikinci derece bir denetim mekanizması ve kanun yoludur. İstinaf kanun yolu uygulanırsa ilk derece mahkemesi kararından sonra, karar önce istinaf denetimine tâbi olacak, bundan sonra temyiz yolunun açık olduğu durumlarda temyiz kanun yoluna gidilebilecektir. İstinaf sistemi kabul edilirse önce ilk derece yargılaması, ardından bölge idare mahkemelerince istinaf incelemesi ve nihayet Danıştay’da temyiz incelemesi yapılacaktır. Dolayısıyla üç dereceli sistem söz konusudur. Bu bakımdan İstinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesine göre üst mahkemedir.

2014 yılında idari/vergi yargı(sı) alanında yapılan düzenlemeler ile ilk derece/vergi mahkemeleri ve son kontrol merci olan Danıştay arasına ikinci derecede bir olay ve hüküm mahkemesi yerleştirilmiştir. İstinaf kanun yolunda temyiz kanun yolundan farklı olarak maddi meseleler de incelenerek bir anlamda hukukilik ve yerindelik denetimlerinin ikisi de yapılmaktadır. Ayrıca Bölge İdare Mahkemesi yeni bir yargılama yaparak yeniden bir karar verecektir.

III- TÜRK VERGİ YARGISINDA İSTİNAF SİSTEMİ

A- 6545 SAYILI KANUN ÖNCESİ SİSTEM

İdari yargı ve idari yargı içerisinde konumlanan vergi yargısı, 1982 yılında yürürlüğe giren 2575 sayılı Danıştay Kanunu, 2576 sayılı Kanun ve 2577 sayılı İYUK kapsamında düzenlenmiştir.

6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde, vergi yargısı iki dereceli olarak düzenlenmişti. Bu kapsamda, vergi uyuşmazlıklarında genel görevli ilk derece yargı mercileri olarak vergi mahkemeleri ile, itiraz ve temyiz mercii olarak sırasıyla bölge idare mahkemeleri ve Danıştay üst derece yargılama merci konumundaydı. Vergi mahkemelerinde tek hakimle verilen kararlara karşı başvurulan kanun yolu, bölge idare mahkemeleri nezdinde yapılacak itiraz başvurusu iken; vergi mahkemelerinin kurul halinde verdiği kararlara karşı ise Danıştay nezdinde temyiz başvurusunda bulunulmaktaydı.

Vergi mahkemesinde davaların parasal miktarına göre kararların tek hakimle veya kurul halinde görülmesi kararlaştırılmaktaydı. Bu bakımdan belli bir miktarın altındaki davalar tek hakimle görülürken; belli bir miktarın üzerindeki davalar kurul halinde görülmekte idi.

Bu sistemde genelde 32.000 TL’sini geçen davaların miktar aralığına bakılmaksızın direkt olarak Danıştay’a gitmekteydi. Bu duruma bir örnek vermek gerekirse; 33.000 TL usulsüzlük cezasına sahip olan A şahsı, eski sistemde, temyiz yolu ile doğrudan Danıştay’a gidecekti buna karşılık 3.000.000 TL tutarında bir vergi ziyaı cezasına çarptırılan B şahsı da temyiz yolu ile Danıştay’a gidecekti. Bu nedenle hem Danıştay’da dosya sayısında ciddi bir artış meydana gelmekte ve Danıştay’ın yükü artmakta ve bunun sonucunda kararların alınması da uzamaktaydı. Bu durum hem mükellef hem de devlet açısından ciddi olumsuz sonuçları ise; Devletin alacağını geç tahsil etmesi, mükellefin ise vergi cezasına çarptırılması durumunda ödeyeceği vergi cezasını gecikme faizi ile ödemek zorunda kalması olarak belirtilebilir.

B- İTİRAZ-İSTİNAF VE TEMYİZ YOLLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

İstinaf kanun yolunda bir taraftan vergi mahkemesinin kararı denetlenmekte, bir taraftan da uyuşmazlık konusu olay yeni baştan alınıp yeni delil ve olgular göz önünde bulundurularak yeni bir karar verilmektedir. İtiraz yolunda da istinaf yolunda olduğu gibi hem maddi hem de hukuki açıdan inceleme yapılmakta yeni olgu ve deliller göz önünde bulundurularak karar verilmektedir. Bu bakımdan vergi yargılama açısından itiraz yolu ile istinaf yolu birbirine çok benzemektedir.

İtiraz yolu yerine istinaf yolunun getirilmesindeki temel amaç, yargılama sürecinde istinaf mahkemelerinin birer süzgeç görevi görmesini sağlayarak vergi davalarının büyük bir kısmının istinaf aşamasında bitirilmesidir. Bu yolla aynı zamanda vergi mahkemelerinin verdiği kararlar, istinaf mahkemelerinde uzmanlaşmış hakimler tarafından yeniden gözden geçirilmiş olmaktadır. İtiraz yoluyla istinaf yolunun en önemli farklı; itiraz yoluyla verilen kararlara karşı temyiz yolu kapalı iken, istinaf yolunda belli bir tutarın üzerindeki davalar için temyiz yolunun açık olmasıdır.

İstinaf kanun yolu ile temyiz kanun yolu karşılaştırmasında şüphesiz en önemli fark temyiz incelemesinin hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olmasıdır. Bir başka deyişle temyiz incelemesinde kural olarak ilk derece mahkemesince incelenen olay ve deliller değerlendirilmemektedir. Temyiz mahkemesi yani Danıştay, yaptığı incelemeler sonucunda hukuka aykırılık tespit ederse, kararı bozar ve yeniden bir karar verilmesi için dava dosyasını kararı veren ilk derece mahkemesine gönderir. İstinaf Mahkemesi yani Bölge İdare Mahkemesi ise istinafa konu kararı, hukuka ve maddi olayın gereklerine uygun görürse onar. Aksi halde yapmış olduğu inceleme sonucunda ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararı bozmakla kalmaz, işin esasına girmek suretiyle davayı kendisi karara bağlar. Şüphesiz istinaf mahkemesinin vermiş olduğu karar, ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karar değildir, yeni bir karardır ve kural olarak temyiz edilebilir niteliktedir.

C- 6545 SAYILI KANUN SONRASI SİSTEM

“İstinaf” kavramı, 2576 ve 2577 sayılı Kanunlara 28.06.2014 tarihli 29044 sayılı resmi gazete’ de yayımlanan 6545 sayılı “Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’’ kanunla ilave olunarak idari (Vergi) yargılama uygulama sürecinde yerini almıştır. Bu kavram Daha önce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5235 sayılı Kanun’da kullanılmıştır.

Yeni düzenlemeler ile iki dereceli vergi yargısı üç dereceli hale getirilmiş ve bu kapsamda, ilk derece yargılama mercii konumunda bulunan vergi mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz yoluna (Danıştay’a) başvurmadan önce mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine istinaf başvurusunda bulunulması zorunlu tutulmuştur. Yeni düzenlemeler kapsamında, bölge idare mahkemeleri “istinaf mercii” olarak yapılandırılarak itiraz kanun yolu kaldırılmıştır.

İstinaf sistemi; “Kararlara Karşı Başvuru Yolları” başlığı altında 2576 sayılı İYUK’un 45.maddesinde düzenlenmiştir. 1. fıkrada;

“İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, konusu beş bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idareye vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz”, hükmüne yer verilerek istinafa konu davalar, istinaf mercii, başvuru süresi ve sınırları belirtilmiştir.

İYUK m.45/3 ve 4’te istinaf başvurusunun yapıldığı Bölge İdare Mahkemesi’nin yargılamayı nasıl yapacağı ve karara bağlayacağına ilişkin usul açıklanmıştır:

Birinci olarak; Bölge idare mahkemesi, istinaf başvurusu üzerine yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar verir. Karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı verir.

İkinci olarak; Bölge idare mahkemesi, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Bu durumda bölge idare mahkemesi işin esası hakkında yeniden bir karar verir. İnceleme sırasında ihtiyaç duyulması hâlinde kararı veren mahkeme veya başka bir yer idare ya da vergi mahkemesi istinabe olunabilir. İstinabe olunan mahkeme gerekli işlemleri öncelikle ve ivedilikle yerine getirir.

Üçüncü olarak; Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulursa, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olursa, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verir. Dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin kararları kesindir.

Yeni düzenlemeler ışığında dava konusu parasal miktarın tutarına göre gidilecek kanun yolu da farklılık arz etmektedir. Bunu bir tabloyla açıklamak gerekirse; Yeniden Değerleme Oranının 2018 yılı için %23,73 olarak belirlenmesi sonucunda 2019 yılında açılacak vergi davalarına ilişkin parasal sınır aşağıdaki gibi olacaktır:

Tutarlar Yargılama Mercileri
0-6000 TL arası davalar Vergi Mahkemesinde
6000-144.000 TL arası davalar Vergi Mahkemesinde ve Bölge İdare Mahkemesinde
144.000 TL ve üzeri davalar Vergi Mahkemesi, Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay’da kesin karara bağlanacaktır.

Görüldüğü üzere vergi uyuşmazlıklarının çözümü için yeni yargı sisteminde üçlü bir süzgeç oluşturulmuştur. Öncelikle bütün davalar vergi mahkemesinden geçmekte ve 6000 TL’ye kadar olan davalar burada görülmekte ve kararlar nihai olmaktadır. İkinci olarak, 6.001-144.000 arası tutarındaki davalar ilk olarak vergi mahkemesinde görülmektedir.

Vergi mahkemesinin alacağı kararlar nihai olmamaktadır. Aleyhine karar verilen taraf “istinaf yoluyla” Bölge İdare Mahkemesi’ne gitme hakkına sahiptir. Bölge İdare Mahkemesi’nin vereceği kararlar ise nihai hüküm niteliğindedir.

Son olarak, 144.001 ve üstü davalar ise; öncelikle olarak vergi mahkemesinde görülmektedir. Aleyhine karar verilen taraf istinaf yoluyla Bölge İdare Mahkemesi’ne gitme hakkına sahip olmaktadır. Buradaki en önemli nokta Bölge İdare Mahkemesi’nin alacağı kararların nihai hüküm niteliğinde olmamasıdır. Aleyhine karar verilen taraf, 30 gün içinde “temyiz yoluyla”  Danıştay’a gitme hakkına sahiptir. Danıştay burada davayı onar veya bozar. Eğer davayı onarsa bu karar nihai hüküm niteliğinde olup dava taraflarının Danıştay’ın vermiş olduğu karara uyması zorunludur. Danıştay kararı bozar ise, Bölge İdare Mahkemesi tekrardan yargılama yapar. Bölge İdare Mahkemesi, bozma kararına uyarsa yargılama tekrardan yapılır. Ancak B.İ.M karara uymaz ise, dava “Temyiz yoluyla” Vergi Dava Daireleri Kurulu’na gider. Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun alacağı karar ise kesindir.

IV- VERGİ YARGISINDA İSTİNAF SİSTEMİNİN UYGULANMASINDA SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

A- İSTİNAF MAHKEMELERİNİN FARKLI KARARLARINDAN İÇTİHAT BİRLİĞİ SORUNU

İstinaf sistemi ile birlikte vergi davaların büyük çoğunluğunun Bölge İdare Mahkemesinde kesin hükme bağlanması sonucunda Danıştay’ın içtihat mahkemesi olma vasfını yitirme tehlikesi baş göstermiştir. Farklı bölge idare mahkemelerinin yetki ve görev alanına giren benzer uyuşmazlıklarda farklı içtihatların oluşması ve sadece parasal sınırın aşılması durumunda benzer bir davanın Danıştay’ın temyiz incelemesiyle farklı bir içtihada bağlanması durumlarında bölge idare mahkemeleri ile Danıştay arasında içtihat farklılıklarının oluşması kaçınılmazdır. Mevcut yargılama sistemimizde söz konusu “içtihat aykırılığını” çözüme kavuşturacak bir mekanizma da mevcut değildir. Bu bağlamda sorunun çözülmesine yönelik olarak bölge idare mahkemelerine savcılık(kanun sözcülüğü) kurumu getirilebilir. Bu savcılar oluşabilecek içtihat aykırılıklarının ortadan kaldırılması için Danıştay’a başvurma yetkisiyle donatılabilir.

Konuya ilişkin olarak başka bir çözüm önerisi ise Fransa’da ki uygulamadır. Fransa’da mevcut uygulamada istinaf mahkemeleri başkanları belli sürelerle bir araya gelerek yaptıkları toplantıda görüş birliği oluşturmaktadırlar. Vergi yargılama sistemimize bu doğrultuda bir uygulama da getirilebilir.

B- PARASAL SINIRLARA BAĞLI YARGILAMA SÜRECİNDEN KAYNAKLANAN SORUNLAR

Yargısal süreçlerin kurgulanmasında suçun türleri veya niteliklerinin dikkate alınmaması, yargılama hakkının kullanımının işlenen suçun parasal büyüklüğüne bağlanması yargılama hakkının kullanılmasında önemli sorunlara neden olmaktadır. Aynı nitelikteki bir vergi suçunu veya kabahatini işleyen bireylerin vergi kaybı yarattıkları miktar veya muhatap oldukları parasal yaptırım miktarlarına bağlı olarak farklı yargılama süreçlerine tabi tutulmaları eşitlik ilkesine ve yargılamada adalet ilkesine aykırı bir durumdur.

Bilindiği üzere İYUK 45/1. Madde de “konusu 5 bin Türk lirasını geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemlere karşı açılan iptal davaları hakkında idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar kesin olup, bunlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.’’ Hükmü yer almaktadır. İYUK Ek 1. maddesi uyarınca, “Kanunda öngörülen parasal sınırlar; her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların, o yıl için VUK mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların bin Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.’’ 2018 yılı için yeniden değerleme oranı %23,73 olarak belirlenmiştir. Hüküm ve oran uyarınca, düzenlemede yer alan ve 2018 yılında da uygulanan 5 bin TL tutarın, 2019 yılında 6 bin TL  olacağı sonucuna varılmaktadır.

Böylelikle 2016,2017 ve 2018 yılları için 5000 TL olarak sabit kalan  istinaf kanun yoluna başvuru sınırı, yeniden değerleme oranının %23,73 olarak belirlenmesi sonucunda bu yıl ilk kez değişmiş ve yeni başvuru sınırı 6000 TL olmuştur.

İlk derece mahkemesi kararlarının denetime tabi tutulmasının parasal değer ile sınırlanmasının adil yargılanma hakkını zedeleyici olduğu düşündüğümüzü ifade etmek isteriz. Örneğin Danıştay’ın istikrar kazanmış kararlarına aykırı bir mahkeme kararı, dava konusu tutarın düşüklüğü sebebiyle kesinleşebilecektir.

Kesinleşen kararlar için, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. Kesinleşme önemlidir. Şöyle ki, ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.

C- PARASAL SINIRIN ZAMANAŞIMI İÇİNDE DEĞİŞTİRİLMEMESİ SORUNU

Parasal sınır temel alınarak yargısal süreç belirlenirse, aynı tarihte aynı suçu işleyen iki mükelleften suçu zamanaşımı süresinin ilk yılında belirlen ile son yılında suç işlediği belirlenen mükellefin yargılama süreçleri de birbirlerinden farklı olacaktır. İYUK’ta belirtilen parasal büyüklükler yıllık olarak belirlenmektedir. Oysa dava miktarları suçun işlendiği tarih olarak belirlenmektedir. Dolayısıyla aynı dönemde vergi suçu işleyen mükelleflerden zamanaşımı süresinin ilk yılında tespit edilen vergi suç ya da kabahati yargılama sürecinde üçlü yargılamaya kadar tüm yargılama süreçlerinden yararlanma imkanı var iken, zamanaşımının son yılında suçu tespit edilen mükellef ise sadece vergi mahkemesi hakkını veya vergi mahkemesi, istinaf mahkemesi hakkını kullanabiliyor olacaktır.  Bu durum yargılama hakkının kullanımında eşitsizliğe ve adaletsizliğe neden olduğu açıktır.

Belirli miktarlar ile sınırlanan ve ekonomik koşullara paralel , yıllara göre yükseltilen sınırlar temel alınıp belirlenmesinin doğru olmadığı , esas görev ve yetki alanının büyük ölçüde dava  konusuna göre düzenlenmesi gerektiği fikri makul görünmektedir.

V- SONUÇ

İstinaf sistemiyle davaların büyük çoğunluğunun Bölge İdare Mahkemelerinde karara bağlanması Danıştay’ın İçtihat mahkemesi olma ve hukuku geliştirme özelliklerinin yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Farklı Bölge İdare Mahkemelerinde farklı içtihatların verilmesi İçtihat Ayrıklığı sorununu gündeme getirmiştir.

Parasal miktarın yargılama sürecinde temel alınmasının bazı sakıncaları bulunmaktadır. Öncelikle aynı suçu veya kabahatini işleyen mükelleflerin kanundaki parasal miktar sınırlamasından dolayı farklı yargılama süreçlerine tabi tutulmaları ihtimal dahilindedir. Bu ise vergide eşitlik ve adalet ilkesine aykırıdır.

Ayrıca vergi sisteminde zamanaşımının 5 yıl olmasından dolayı hakkında cezalı tarhiyata gidilen dönem ilk yıllarda olursa mükellef Hukukun kendisine imkan tanıdığı bütün kanun yollarını kullanabilecekken, aynı durum cezalı tarhiyatın som yıllarda yapılması halinde mümkün olmayacaktır. Bu ise yargılama hakkının kullanımında eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açacaktır.

Ferit DEVELİOĞLU, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Kitapevi, 24. Baskı, Ankara, 2007

Mustafa AVCI,’’İdari Yargıda İstinaf’’ TBB Dergisi, 2011, s.182

Zahide Nur SELÇUK, ‘’Türk Vergi Yargısında İstinaf’’ ,Yüksek Lisans Tezi, 2015,  s.26

Ata DİLİÇIKIK, “İdari Yargıda Kanun Yolları ve İstinaf Kanun Yolu’’, Vergi Dünyası, S.8

Oğuz SANCAKTAR, İdari Yargıda İstinaf Sistemi Üzerine Düşünceler, Danıştay’ın 144. Kuruluş Yıldönümü ve “Danıştay ve İdari Yargı Günü” Etkinlikleri Sempozyumunda Sunulan Bildiri, s.2244, Mayıs

SELÇUK, age, s.25

Gökçe SARISU KANMAZ, ‘’Vergi Yargısında Reform’’, Yaklaşım, Ağustos 2014, Sayı: 260

Mehmet Feyzi BİRGİLİ, “Vergi Yargısında Reform Öncesi ve Reform Sonrası Sistem’’, Yaklaşım, Nisan 2018, Sayı: 304

Fevzi Rifat ORTAÇ – Hilmi ÜNSAL, “Türk Vergi Yargısında İstinaf Sistemi, Muhtemel Sorunlar ve Çözüm Önerileri’’, İGÜSBD, Cilt: 3 Sayı: 1 Nisan / April 2016,s.10

ORTAÇ – ÜNSAL, age, s.10

AVCI, age,  s.188

SARISU KANMAZ, age

BİRGİLİ, age

  1. NARTER, “6545 Sayılı Kanun ile İdari Yargıda Yapılan Değişikliklerin Vergi Yargılamasına Yansıması”, Terazi Hukuk Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 110, Ekim 2015 s.31-36

Ahmet AKBABA, “Fransız İdari Yargı Sistemine Bir Bakış”, Ankara Barosu Dergisi2014/ 2, s.447.

ORTAÇ – ÜNSAL, age, s.15

ORTAÇ – ÜNSAL, age, s.16

Selda TANER, “Vergi Yargısında İstinaf Üzerine Bir Değerlendirme”, TBB Dergisi, 2018, s.218


Yazarlar : 
‘ADEM ÇIKRIKCI’ ‘HAYRETTİN KARTAL’

Yorum yaz